Merak ettikleriniz

Ekim 26, 2016

Milano, 2016

Ciao da Milano  :)
Bu kez Milano'dan Merhaba,


Eda ve Faik olarak; hayatımız, Alin'le birlikte büyük bir değişikle uğradıktan ve müthiş tatlı bir hal aldıktan sonra, ruh sağlığımızın hayatımızı nasıl kuvvetli şekilde kontrol edebildiğini daha net görmeye başladık ve arada kendimize de anne-baba olarak zaman ayırıp ruhumuzu beslemenin faydasını bir görelim dedik :) bu nedenledir ki Faik kendi arkadaşıyla erkekler hafta sonunda October Fest' te, Eda kendi arkadaşıyla kızlar hafta sonunda Milano'da soluğu aldı :) Evet kızımı çok çok özledim, ama tam da ihtiyacım olan bir nefes alma molası olduğu için çok da eğlendim..


Hadi şimdi geziye başlayalım.. Bu sefer bir değişiklikle Pegasus havayolunu kullanıp Bergamo Havalimanına indir, dönüşte yine Pegasus ile bu sefer Malpensa havalimanından döndük.. Tercihim Malpensa, çünkü trenle direk gidilebiliyor ve daha büyük bir havalimanı olduğu için her şey daha kolay olabiliyor.


Otelimizde Hotel Ambasciatori Milan'dı.. Muhteşem bir konumdaydı.. Tavsiye ederim..

İlk gün otele varmamız öğleden sonrayı bulduğu için, Duomo Katedralini gezip, Galleria Emanuel'i gezip az biraz dinlenip yemek ve bir şeyler içmek için kendimizi Brera' ya attık.. Tabii arada dondurmamızı ve tadı damağımda kalan, ikinciyi yiyemediğim için hala ağlamaklı olduğum Panzerottiyi de denediğimizi atlamayalım. Dondurma bizim alışık olduğumuz şekilde değilde daha kremamsıydı, karar kişiye göre değişebilir, ben aşık olmadım.. Fakat panzerotti.. Ahh ahh.. Nasıl lezzetli, nasıl güzeldi anlatamam.. Zaten hamur kızartmasına bayılırım, mozarellayla aşkımız büyük, ee içine birde Türk kahvaltısının yıldızı domates girince... Anlatılmaz yaşanır.. Son gün dönmeden 2.yi de yiyecektim fakat Pazar günleri kapalıymış!!! Turist kaynayan bir şehirde pazar günü kapalı bir yer!! Biz 2 İstanbullu da şok etkisi yaratsa da acı gerçekle yüzleşip yola düştük..


Tekrar ilk güne dönelim ;)
Katedral gerçekten büyüleyici, hatta bazıları için "imana getirici" denilebilir :):):) çatısının manzarası enfes.. Tavsiyem çatıya merdivenle çıkmanız, çünkü insanda tarihte yolculuk hissi uyandırıyor. Katedralin içini günün belli saatlerinde sadece ibadete ayırdıklarından sıraya girdiğinizde mutlaka bilgi alın çünkü beklediğiniz sıra ibadet için olup içeri girmeniz yasak olabilir, ve mümkünse sabah erkenden gezin çünkü yarım saat içinde şok edici kuyruklar oluşabiliyor kapısında.

Galleria Emanuel, bir alışveriş merkezi. Tabii bizim alıştıklarımız gibi beton yığını değil resmen bir sanat eseri. Bilinen ilk alışveriş merkezi olması ve PRADA markasının ilk dükkanının burada açılmış olması da ek bilgisi ;)

 




Bu arada, Milano gerçekten bir alışveriş cenneti. Tabii ki bütçenize göre bu yorum gerçeklik kazanıp kaybedebilir fakat ben eminim ki herkes kendine göre bir şeyler bulur. Bizim burada her gün girip çıktığımız markalar ve mağazalar bile Milano da birer Fashion Show Podyumu edasında. Mağaza dizaynından ürünlere kadar her şey İtalya tarzında :) Ve Kiko..
İçindeki boğa figürünün ortasında bulunan çukura topuğunuzu yerleştirip kendi etrafınızda dönün ve dilek dileyin!! Kim bilir belki tutar..



Ve gelelim ilk akşamın yemeğine... Brera' daydık.. Çok lezzetli bir pizza, makarna ve enfes bir şarapla yorgunluğumuzu attık..
Milano sokaklarında gece yürüyüşünü de atlamayın. Biz yine şehir içinde toplu taşımayı çok az kullandık ve sokaklarda bol bol yürüdük.. Baya bir bol bol.. :)

İkinci ve aslında ilk tam günümüzün sabahını birazcık alışverişe ayırdıktan ve hafiften (!) para harcadıktan sonra, Como gölüne gitmek üzere tren yolculuğumuza başladık..

Como evet güzel, ama Karadeniz' i ve doğasını görmüş biri olarak beni çok çok fazla şok etmedi açıkçası.. Şaşırtıcı bir yanı olmasa da görülmeye değer.. Romantik.. Sessiz.. Sakin.. Ve huzurlu bir yer.. Öğlen yemeğimizi de Como da yedikten sonra tekrar Duomo ya dönüp, akşam için yenilenip ;) tekrar kendimizi sokaklara attık.. Bu kez meşhur parmesan tekerleğinde makarnayı denedik ve ben BA-YIL-DIM. Çok çok lezzetliydi.. Şuan bile tadı damağıma geldi :) sonrasında da yine yemeden dönmeyin diye bol bol blog okuduğumuz tiramisuyu tadıp yanına cappuccino muzu içtik.. Kararım; lezzetliydi..

Son sabah klasik market alışverişi, valiz sıkıştırmaca kahvaltı ve uçağa yolculukla geçti ama ilk kez bu tatilde dönüş sabahı çok sakin ve telaşsız geçti :) tatlı kocama selam olsun.. O anladı ne demek istediğimi :)

Unutmadan, bu tatlı kaçamak için önce vesile ona beylere, sonrada kahkalarımız, harita kullanımlarımız ve alışveriş krizlerimdeki sağduyulu yönlendirmeleri için Peluşumu öpüyorum..=*

Bu kez bir değişiklik yaptım ve tatilimizi minik bir videoyla özetledim.. Video üstatlarına da selam olsun ;)




di incontrarsi di nuovo.. addio..




Ağustos 16, 2016

Abant, Nisan 2016

Herkese Merhaba,


Bu yazımı tatilden hemen sonra yazmıştım fakat yayınlamak bugüne sarkmış.. Sorryy.. O yüzden katkı yapmadan o zamanki gibi yayınlıyorum ;)



Uzun bir aradan sonra bu hafta sonu yine minik bir seyahatteydik.. Bu kez miniğimizle..




Şuanda hayatımın 3te 1i olan son 10 yılımı renklendiren, yüzümdeki şapşal gülümsememin sebebi, kelebeklerin kaynağı, birtanecik kocamın sürpriziyle hafta sonu ve "sendromlu pazartesimizi" Abant'ta geçirdik..



Ne yalan söyleyeyim az ama çok iyi geldi.. Hava da şansımıza soğuk ama güneşli, yani kışa göre güzel olunca çok keyifli geçen 3 gündü bu hafta sonu bize..




Von Club Abant'ta kaldık biz.. 2 katlı minik villadan oluşuyor tesis.. İçinde konferans salonundan tandıra kadar hemen her şey vardı. Tabii biz bazı aktiviteleri mevsim nedeniyle yapmadık.. Ama yine de orman içindeki bir dağ evi havasını yaşadık.. Gece saat 9 civarında bile ormandan kuş seslerini duyduk, sabah bizi uyandıran horozları söylemiyorum bile.. Hepsi kızımızla anlaşmışlar gibi aynı anda ötmeye başladılar 😄 bir yandan Alin'in şarkıları Bir yandan horozların ötmesi 😁 Nasıl sabahlardı siz düşünün !.



Gündüzleri göl kenarında dolaşıp manzaranın ve güneşin tadını çıkardık.. Göl kenarı çok güzel olsa da tesisler biraz zayıf kalmış..


Şöyle kahvenizi yudumlayıp tatlınızı yiyebileceğiniz bir mekan neredeyse yok!. Bizde tabii çareler tükenmez diyip piknik battaniyemizi serip çimenlerde güneşlendik 😌🌿☀️


Alin'in de çok hoşuna gitti sere serpe yayılmak.. Güneşten bile rahatsız olmadı 👼🏼  zaten yemek için de gidebileceğiniz birkaç seçenek var. Biz Büyük Abant Otelin tesisini tercih ettik ve memnun kaldık açıkçası. Şöyle sakin bir yemek olsun manzaraya da doyalım derseniz ideal.
 

 

Genel olarak bize sakin bir tatil bu dönemde iyi geldi..

Siz de ufakta olsa bir kaçamak yapalım derseniz Abant iyi bir seçenek olabilir. Henüz görmediyseniz tavsiye ederim..
Bir sonraki durakta görüşmek üzere, seyahatte kalın..


Ağustos 09, 2016

Karadeniz, 2016

Merhaba,


Uzuuunn bir aradan sonar yine yazıyorum.. Geçtiğimiz haftayı eşimin ailesini ziyaretle geçirdik.. Bu kez annemi de götürdüğümüz için daha once gördüğüm bazı turistik yerleri tekrar gördük.. Şimdi hem size oralardan birkaç ufak bilgi verip, hemde güzel fotolarla bol oksijen göndereceğim :)


Yazıma başlamadan once Mesude Anneme, Cevdet Babama ve ablalarıma da çok teşekkür etmek istiyorum.. Çok eğlendik ve herşeyi bizim yerimize düşündükleri için çok rahat ettik..


Aslında arada kısa da bir de Abant gezisi yaptık, yazısı da hazır fakat henüz yayınlayamadım. Muhtemelen bunun peşine de o gelecek.. Biraz tersten geliyorum haklısınız.. Olsun geç olması güç olmasından iyidir ;)


Bu kez Trabzon havalimanına değil de yeni açılan Ordu-Giresun Havalimanına indik. Ufacık ama yepyeni, temiz, butik ve sevimli bir havalimanı olmuş, ve cidden baya pratik olmuş. Yarım saate eve vardık. 2 gün Giresun'da kaldık. Giresun Kalesini takiben şehir turu yaptık. Miniğimizde ilk uçak yolculuğu sonrası hem biraz dinlendi hem de babasının evinde zaman geçirdi :)




Ertesi gün diğer halamıza geçip, yani Trabzon'a geçip, önce biraz kuzenlerle kudurukluk yapıp sonar ertesi gün Uzungöl'e devam ettik.
Ben sanırım 6-7 sene önce Uzungöl' ü görmüştüm ve o zaman gerçekten çok beğenmiştim çünkü dağların arasına uzanan gerçekten sadece uzunca bir göl manzarası ve doğası vardı karşımda.. Bu kez yine doğasına hayran kaldım, ama yanında bir de yeni kurulan tesislerin çokluğuna şaşkınlık yaşadım. Yine de ben Uzungöl' ü seviyorum.




Ve Uzungöl' den sonar, sırada asıl durağımız, benim Karadeniz de en sevdiğim yer var.. Köy.. Rize, Çamlıhemşin, Küşüve..
Annemi ilk kez götüreceğim için çok heyecanlıydım, çünkü ben köye ilk gittiğimde eşime aslında diger yerleri görmeme gerek olmadığını, köyün tek başına Karadeniz ruhunu hissetmek için yeterli olduğunu söylemiştim :) bakalım annem ne düşünecek diye meraktaydım ama çok sürmedi annemden de aynı tepkiyi aldım.
Benim için asıl Karadeniz köy demek. Fırtına deresinin sesiyle uyumak.. Kuş sesiyle uyanmak.. Sabah erkenden ama aşırı dinlenmiş şekilde uyanmak.. Yukarı mahallelere çıkıp manzarayı izlemek.. Aşağıya inip bakkala gitmek :) hiç boşalmayan "kapının önünde" aslında akraba olan komşularla oturmak :) bence en güzel bunlar.. Bir de Mesude annem sofraya muhlama koyarsa, ooohhh, benden iyisi yok..






Tabii, Zilkale'yi unutmayalım.. Şimdiye kadar heryerde gördüğüm ve gezdiğim tüm kalelerin en en en güzeli bence.. O uçurumun kenarına nasıl yapmışlar diye her seferinde düşünüyorum :) bu kez minnoşum kucağımda uyuduğundan çok gezmedim, ilk kata annemleri bekledim ama yine de kızımı o temiz havada uyutmaya deydi..





Birde Ayder var.. Bence bizim köyün yerini tutmaz ama orası da güzel ;)





Bu arada, miniğimle uçmak ve köye çıkmakla ilgili de biraz bir şeyler söyleyeyim; uçakta hiçbir sıkıntı yaşamadık. Kalkarken ve inerken gerekenleri yaparsanız bir sıkıntı olmuyor. Tabii tüm yolculuğu rahat geçirmemizde annemin hakkını da yiyemem! Tekrar çok çok teşekkür ederim annecim, iyi ki vardın.. Varsın..
Köyün rakımı da normalden çok olduğu için aslında bir soru işareti vardı kafamızda ama bir sıkıntı çıkmadı.. Tabii biz buna güvenip birde yaylaya çıkalım, Elevit'i de görelim dedik ama Çat'tan geri döndük çünkü kuzum arabada çok ağladı, sanırım basınçtan kulakları rahatsız oldu.. :( Neyse yaylayı bu sefer göremedik, 2. seferi Alin biraz daha büyüdükten sonraya saklamaya karar verdik..


Neyse çok konuştum.. Biraz sizi fotoğraflarla baş başa bırakayım..