Merak ettikleriniz

Ağustos 16, 2016

Abant, Nisan 2016

Herkese Merhaba,


Bu yazımı tatilden hemen sonra yazmıştım fakat yayınlamak bugüne sarkmış.. Sorryy.. O yüzden katkı yapmadan o zamanki gibi yayınlıyorum ;)



Uzun bir aradan sonra bu hafta sonu yine minik bir seyahatteydik.. Bu kez miniğimizle..




Şuanda hayatımın 3te 1i olan son 10 yılımı renklendiren, yüzümdeki şapşal gülümsememin sebebi, kelebeklerin kaynağı, birtanecik kocamın sürpriziyle hafta sonu ve "sendromlu pazartesimizi" Abant'ta geçirdik..



Ne yalan söyleyeyim az ama çok iyi geldi.. Hava da şansımıza soğuk ama güneşli, yani kışa göre güzel olunca çok keyifli geçen 3 gündü bu hafta sonu bize..




Von Club Abant'ta kaldık biz.. 2 katlı minik villadan oluşuyor tesis.. İçinde konferans salonundan tandıra kadar hemen her şey vardı. Tabii biz bazı aktiviteleri mevsim nedeniyle yapmadık.. Ama yine de orman içindeki bir dağ evi havasını yaşadık.. Gece saat 9 civarında bile ormandan kuş seslerini duyduk, sabah bizi uyandıran horozları söylemiyorum bile.. Hepsi kızımızla anlaşmışlar gibi aynı anda ötmeye başladılar 😄 bir yandan Alin'in şarkıları Bir yandan horozların ötmesi 😁 Nasıl sabahlardı siz düşünün !.



Gündüzleri göl kenarında dolaşıp manzaranın ve güneşin tadını çıkardık.. Göl kenarı çok güzel olsa da tesisler biraz zayıf kalmış..


Şöyle kahvenizi yudumlayıp tatlınızı yiyebileceğiniz bir mekan neredeyse yok!. Bizde tabii çareler tükenmez diyip piknik battaniyemizi serip çimenlerde güneşlendik 😌🌿☀️


Alin'in de çok hoşuna gitti sere serpe yayılmak.. Güneşten bile rahatsız olmadı 👼🏼  zaten yemek için de gidebileceğiniz birkaç seçenek var. Biz Büyük Abant Otelin tesisini tercih ettik ve memnun kaldık açıkçası. Şöyle sakin bir yemek olsun manzaraya da doyalım derseniz ideal.
 

 

Genel olarak bize sakin bir tatil bu dönemde iyi geldi..

Siz de ufakta olsa bir kaçamak yapalım derseniz Abant iyi bir seçenek olabilir. Henüz görmediyseniz tavsiye ederim..
Bir sonraki durakta görüşmek üzere, seyahatte kalın..


Ağustos 09, 2016

Karadeniz, 2016

Merhaba,


Uzuuunn bir aradan sonar yine yazıyorum.. Geçtiğimiz haftayı eşimin ailesini ziyaretle geçirdik.. Bu kez annemi de götürdüğümüz için daha once gördüğüm bazı turistik yerleri tekrar gördük.. Şimdi hem size oralardan birkaç ufak bilgi verip, hemde güzel fotolarla bol oksijen göndereceğim :)


Yazıma başlamadan once Mesude Anneme, Cevdet Babama ve ablalarıma da çok teşekkür etmek istiyorum.. Çok eğlendik ve herşeyi bizim yerimize düşündükleri için çok rahat ettik..


Aslında arada kısa da bir de Abant gezisi yaptık, yazısı da hazır fakat henüz yayınlayamadım. Muhtemelen bunun peşine de o gelecek.. Biraz tersten geliyorum haklısınız.. Olsun geç olması güç olmasından iyidir ;)


Bu kez Trabzon havalimanına değil de yeni açılan Ordu-Giresun Havalimanına indik. Ufacık ama yepyeni, temiz, butik ve sevimli bir havalimanı olmuş, ve cidden baya pratik olmuş. Yarım saate eve vardık. 2 gün Giresun'da kaldık. Giresun Kalesini takiben şehir turu yaptık. Miniğimizde ilk uçak yolculuğu sonrası hem biraz dinlendi hem de babasının evinde zaman geçirdi :)




Ertesi gün diğer halamıza geçip, yani Trabzon'a geçip, önce biraz kuzenlerle kudurukluk yapıp sonar ertesi gün Uzungöl'e devam ettik.
Ben sanırım 6-7 sene önce Uzungöl' ü görmüştüm ve o zaman gerçekten çok beğenmiştim çünkü dağların arasına uzanan gerçekten sadece uzunca bir göl manzarası ve doğası vardı karşımda.. Bu kez yine doğasına hayran kaldım, ama yanında bir de yeni kurulan tesislerin çokluğuna şaşkınlık yaşadım. Yine de ben Uzungöl' ü seviyorum.




Ve Uzungöl' den sonar, sırada asıl durağımız, benim Karadeniz de en sevdiğim yer var.. Köy.. Rize, Çamlıhemşin, Küşüve..
Annemi ilk kez götüreceğim için çok heyecanlıydım, çünkü ben köye ilk gittiğimde eşime aslında diger yerleri görmeme gerek olmadığını, köyün tek başına Karadeniz ruhunu hissetmek için yeterli olduğunu söylemiştim :) bakalım annem ne düşünecek diye meraktaydım ama çok sürmedi annemden de aynı tepkiyi aldım.
Benim için asıl Karadeniz köy demek. Fırtına deresinin sesiyle uyumak.. Kuş sesiyle uyanmak.. Sabah erkenden ama aşırı dinlenmiş şekilde uyanmak.. Yukarı mahallelere çıkıp manzarayı izlemek.. Aşağıya inip bakkala gitmek :) hiç boşalmayan "kapının önünde" aslında akraba olan komşularla oturmak :) bence en güzel bunlar.. Bir de Mesude annem sofraya muhlama koyarsa, ooohhh, benden iyisi yok..






Tabii, Zilkale'yi unutmayalım.. Şimdiye kadar heryerde gördüğüm ve gezdiğim tüm kalelerin en en en güzeli bence.. O uçurumun kenarına nasıl yapmışlar diye her seferinde düşünüyorum :) bu kez minnoşum kucağımda uyuduğundan çok gezmedim, ilk kata annemleri bekledim ama yine de kızımı o temiz havada uyutmaya deydi..





Birde Ayder var.. Bence bizim köyün yerini tutmaz ama orası da güzel ;)





Bu arada, miniğimle uçmak ve köye çıkmakla ilgili de biraz bir şeyler söyleyeyim; uçakta hiçbir sıkıntı yaşamadık. Kalkarken ve inerken gerekenleri yaparsanız bir sıkıntı olmuyor. Tabii tüm yolculuğu rahat geçirmemizde annemin hakkını da yiyemem! Tekrar çok çok teşekkür ederim annecim, iyi ki vardın.. Varsın..
Köyün rakımı da normalden çok olduğu için aslında bir soru işareti vardı kafamızda ama bir sıkıntı çıkmadı.. Tabii biz buna güvenip birde yaylaya çıkalım, Elevit'i de görelim dedik ama Çat'tan geri döndük çünkü kuzum arabada çok ağladı, sanırım basınçtan kulakları rahatsız oldu.. :( Neyse yaylayı bu sefer göremedik, 2. seferi Alin biraz daha büyüdükten sonraya saklamaya karar verdik..


Neyse çok konuştum.. Biraz sizi fotoğraflarla baş başa bırakayım..